Kelebek Magazin

Türkiye ‘yüksek su stresi’ altında

Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı Dr. Erol Kesici, UNESCO ve BM’nin hazırladığı ‘Su Raporu’nda Türkiye’nin, yüksek su …

Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı Dr. Erol Kesici, UNESCO ve BM’nin hazırladığı ‘Su Raporu’nda Türkiye’nin, yüksek su stresi altındaki ülkeler arasında yer aldığını söyledi.

Süleyman Demirel Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi emekli öğretim görevlisi ve TTKD bilim danışmanı Dr. Erol Kesici, su kıtlığı, tasarruf yöntemleri, kuraklığa karşı alınabilecek tedbirler konusunda uyarılarda bulundu.

Dünyadaki su kalitesi, miktarı, tekrar kullanılması, tasarrufu gibi konular hakkında yeterince bilgi sahibi olunmadığına işaret eden Dr. Kesici, UNESCO’nun ‘İnsanlar için Su, Yaşam için Su’ ve BM’nin ‘Dünya Su’ raporlarına göre, yanlış kullanımların da etkisiyle su kaynaklarının kullanımı ve paylaşımının ‘küresel su krizi’ olduğunu söyledi.

“KURAKLIĞIN TEMEL NEDENİ: SUYUN YANLIŞ KULLANIMI”

Dr. Kesici, “Kuraklığın temel nedeni; iklim krizi değil, suyun yanlış kullanımı ve mevsimsel koşullara göre iyi yönetilememesi. Bilimsel ve ekonomik yatırımlara başlanılmaması nedeniyle, mevsim normallerinde devam eden yağışlara rağmen, önümüzdeki yıllarda su krizinin giderek artacağı öngörülmektedir” dedi.

UNESCO ve BM’nin 2021 raporlarında, su israfı ve verimsiz kullanılışıyla su kıtlığının arttığının belirtildiğini söyleyen Dr. Kesici, “Esas neden suyun değerinin anlaşılamaması. Raporlar, su kaynaklarının daha iyi kullanılması ve yönetiminin önemi, dünyanın birçok bölgesinde su kaynaklarına yeterince yatırım yapılmadığı ve siyasilerin ilgisini çekmediğine işaret ediyor” diye konuştu.

Sektör bazında küresel su tüketimi verilerini paylaşan Dr. Kesici, “Yüzde 69’u gıda ve tarım, yüzde 19’u enerji ve endüstriyel sektörler, yüzde 12’si içme suyu ve evsel kullanımda harcanıyor. Yeryüzünde 1 milyar insan, her an suya ulaşamıyor. Atık suların yüzde 80’i hiçbir şekilde arıtmaya girmiyor. 2 milyara yakın insan, arıtılmamış atık sular yüzünden kolera, dizanteri, tifo ve çocuk felci hastalıkları riski altında. Dünyada 2 milyar insan su stresi altında” ifadelerini kullandı.

“YILDA 13,4 MİLYON ÖLÜM”

3,6 milyar kişinin potansiyel su kıtlığı olan bölgelerde yaşadığını belirten Kesici, sözlerine şöyle devam etti:

“Bilimsel önlemler alınmazsa 4,8- 5,7 milyar kişiye ulaşacağı öngörülüyor. Yeryüzünde 1 milyar insan, evlerimizde her an ulaşabildiğimiz su için, günde ortalama 6 saat su yolculuğu yapıyor. BM verilerine göre, her 9 saniyede 1 çocuk kirli sudan dolayı yaşamını yitiriyor. Temiz içme suyu kullanamayanların yarısından fazlası Afrika’da yaşamakta. Su mültecilerinin sayısı önemli oranda artıyor.”

“2050’ye kadar her 4 kişiden en az 1’i kronik veya tatlı su kıtlığından etkilenen ülkede yaşayacak. Harekete geçilmediği takdirde yoksul ve gelişmekte olan ülkelerdeki 135 milyon insanın daha yaşamı ciddi tehdit altında. Sabit olan su kaynakları giderek azalırken, suya olan talep katlanarak artıyor. Her yıl 13,4 milyon insanın, çevre kirliliği, yetersiz ve kirli su kaynakları nedeniyle öldüğü bildiriliyor.”

“TÜRKİYE EN HASSAS BÖLGEDE”

Doğal göllerin neredeyse yüzde 80’den fazlasının ciddi kuruma tehdidi altında olduğunu da açıklayan Dr. Kesici, raporlarda Türkiye’nin de ‘su fakiri’ sürecinde ve yüksek su stresi altındaki ülkeler arasında yer aldığını dile getirdi.

Kesici, Türkiye’nin de içindeki Akdeniz Havzası’nın, Dünya Meteoroloji Teşkilatı tarafından iklim değişikliğine karşı yerkürenin en hassas bölgelerinden biri olarak tanımlandığını sözlerine ekledi.

Dr. Kesici, kuraklığa karşı şu önerileri sundu: 

“Entegre su kaynakları yönetimi benimsenmeli. Doğal su kaynaklarının, biyolojik, hidrolojik ve ekolojik bütünlüğü korunmalı. Kentleri, tarımı, iklimine göre düzenlemek gerekiyor. Verimli su kalitesi- tüketimi- yönetimini güvence altına almamız için daha çok yatırım gerekiyor. İklim değişimiyle mücadelede, kuraklık ve sellere karşı erken uyarı sistemleri oluşturulmalı. Suyun en çok kullanıldığı tarımda verimsiz su israfına son verilmeli, su kaynaklarının bütçesi ve kalitesi mutlak koşulla korunmalı. Suyun doğal döngüsünün korunması için en önemli adım, atık su altyapısı teknolojik olarak geliştirilmeli, tüm atık sular ileri kademede arıtılıp, tarımsal sulama ve kentsel kullanma suyu olarak kullanılmalı. Zirai ilaç ve benzeri kirleticilere karşı organik tarımı teşvik eden politikalar ve sürdürülebilir bilimsel tarım uygulamaları tercih edilmeli. Bireysel su savurganlığı önlenmeli, eğitim-öğretim son derece önemli. Belediyeler, su güvenliği planları uygulamalı ve su israfına son vermek için, öncelikle suyun koruma-kullanma ilkeleri konusuna ve kaçak-kayıpla mücadeleye öncelik vermeli.” (DHA)

 

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ