Kelebek Magazin

Seyirciyle buluşan ilk sürdürülebilir Türk filmi

Türkiye’de seyirciyle buluşan ilk sürdürülebilir film olma özelliğini taşıyan “Bir Zamanlar Gelecek: 2121″in setinde hayata geçirilen çevre dostu uygulamalar, hem doğanın korunmasına hem de film maliyetinin azaltılmasına katkı sağladı.

İklim kriziyle mücadele iş dünyasından sanat dünyasına her alanda sürdürülebilir uygulamalar hayata geçirilirken sinema sektöründe de sürdürülebilirliğe dair farkındalık oluşmaya başladı.

Türkiye’de geçen yılın kasım ayında vizyona giren ve seyirciyle buluşan ilk sürdürülebilir film olan “Bir Zamanlar Gelecek: 2121″in yönetmeni Serpil Altın, yapımcısı Korhan Uğur ve başrol oyuncusu Selen Öztürk, AA muhabirine, iklim krizini konu edinen film hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Bugünden yüzyıl sonrasında geçen filmde, iklim krizinin etkileri nedeniyle yer altında yaşamak zorunda kalan bir grup insanın yaşam koşullarını beyaz perdeye aktardıklarını belirten yönetmen Altın, “Hikayede bir grup insan, ‘kıtlık kanunları’ olarak adlandırılan kurallar çerçevesinde kendilerine bir yaşama sistemi kuruyor.” dedi.

Filmin, her aileye bir numara verildiği bir dünyada, 2121 numaralı ailenin yaşadığı bir krize odaklandığını aktaran Altın, şöyle devam etti:

“Hikayedeki annenin yeni bir hayata gebe olduğunu öğrenmesiyle aile bir kriz içerisine giriyor. Var olan sınırlı kaynakların verimli kullanılması ve insan sayısının belli bir oranda tutulması için oluşturulan kıtlık kanunlarına göre yeni bir bebek dünyaya geldiğinde yaşlı bir kişinin hayatına son verilmesi gerekiyor. Bu da hamile olduğunu öğrenen ana karakterimizi, yeni doğacak çocuğuyla yaşlı annesi arasında tercih yapmak zorunda bırakan bir çatışmaya sürüklüyor.”

Filmi kurgularken bilimsel yazılardan ve makalelerden yararlandıklarını bildiren Altın “Sistem ve gelecek konusunda bir kaygım vardı. 18 yaşında bir evladım var, kızımın geleceğiyle ilgili ve yaklaşık 5-6 yıldır da geleceğimize dair kaygılar taşıyorum.” ifadelerini kullandı.

“UMARIM DİĞER SETLERE DE SİRAYET EDER” 

“İklim krizine dair farkındalık oluşturmak isteyen bir yapımın, çekim aşamasında da amacına hizmet eder uygulamalar yürütmesi gerektiğine inanıyorum” diyen Altın, kendilerinin de bu amaçla yola çıktıklarını vurguladı.

Altın, “Siz böyle gelecek kaygısı olan bir hikayeyi üretirken bundan daha farklı bir şey düşünemiyorsunuz. Tam anlamıyla dürüst olmanız gerekiyor. Haliyle doğayı katleden bir hançeri de siz saplamak istemiyorsunuz ve kendi yolunuzda filminizi daha doğru fikirlerle hayata geçirmek istiyorsunuz.” diye konuştu.

yönetmen Serpil Altın

Filmin sürdürülebilir uygulamalar ile çekilmesi konusunda ekip olarak oldukça hassas bir süreç yaşadıklarının altını çizen Altın, set boyunca plastik kullanımını en az indirmek için set ekibindeki herkese ilk gün su mataraları verildiğini ve karton bardak kullanılmadığını, karavan yerine ortak bir hazırlık alanı tercih edildiğini, ışıklar konusunda en sürdürülebilir ışığın kullanıldığını, dekorların eski setlere ait olanların geri dönüştürülmesiyle oluşturulduğunu ve jeneratör kullanmayarak yakıt kullanımını en aza indirdiklerini kaydetti.

Altın “Yönetmen olarak film ekibine farkındalık kazandırmak beni mutlu ediyor. Ekipten bazı arkadaşlarımız, setten sonra artık çocuklarına pet şişe kullandırtmadıklarını benimle paylaştı. Bu müthiş bir duygu, umarım bu farkındalık diğer setlere de sirayet eder.” dedi.
– “Sürdürülebilir bir film, maliyetleri yüzde 20 oranında azalttı”
Sürdürülebilir bir filmi, doğaya en az zarar veren, en az karbon ayak izi oluşturarak çekilen bir film olarak nitelendiren yapımcı Korhan Uğur, sürdürülebilirliğin maliyet noktasında da yapıma olumlu katkıları olduğuna dikkati çekti.

Uğur, şunları söyledi:
“Sürdürülebilir uygulamalar, filmi finansal olarak yüzde 20 oranında daha düşük bir bütçeyle tamamlamamızı sağladı. Bu uzun metraj bir film için oldukça ciddi bir rakam. Bu uygulamalarla film yapma sürecindeki tüm fazlalıklardan ve lükslerden kurtulduk. Setteki sürdürülebilir uygulamalarının devamlılığının sağlanması için ödül ve ceza sistemi takip edildi. Kuralları bozanlar, set ekibine baklava ısmarladı. Bu sebeple ilk günler çokça baklava yedik. Kuralları oluşturmak için de globaldeki örneklere baktık.

Yapımcı Korhan Uğur

Biz Türkiye’de ilklerdeniz ama dünyanın çeşitli yerlerinde yıllardır bu uygulamalarla film çeken setler var. Biz de onların nasıl yaptığını hem birtakım yazışmalar yaparak hem de internetten araştırdık. Bununla alakalı aşağı yukarı 20 madde var. Biz setimizde bunların yaklaşık 15’ini gerçekleştirebildik. 5 tanesini ise Türkiye’de şu an gerçekleştirmek imkansız. Çünkü sürdürülebilir enerjiyle çalışan karavan kullanımının zorunlu kılınması gibi maddeler var. Türkiye’de henüz bu enerjiyle çalışan bir karavan yok.”

Sürdürülebilir yapımlar için dünyanın çeşitli yerlerinde teşvik fonları olduğunu hatırlatan Uğur, “Yeşil film yapanın daha farklı bir karşılık alması gerekiyor. Avrupa’da bu tür destekler var. Türkiye’de de olacağını düşünüyorum. Belki çok yakında Kültür Bakanlığı ‘Eğer yeşil film yaparsanız şöyle bir destek veriyoruz’ diyebilir. Bunun kontrolü için bakanlıktan biri gelip sette kalabilir. Bunlar çok güzel hareketler, keşke olsa.” dedi.

“ÇOK İSTERİM” 

Filmde kıtlık kanunları sebebi ile annesi ve çocuğunun hayatı arasında kalan bir kadını canlandıran oyuncu Selen Öztürk de “Bu çok zor bir karakter çünkü bir bebek dünyaya getirmek istiyorsunuz ama bu gerçekleşirse de sizi siz yapan annenize veda edeceksiniz. Benim karakterim de bu süreci, soruları ve çatışmalarıyla, iki tarafı kurtarmaya çalışarak geçirmeye çalışıyor. O yüzden kadının dünyasında zor bir yolculuğu anlatıyor ama tabii oyuncu olarak böyle boyutlu işlerde oynamak çok keyifliydi.” görüşünü paylaştı.
Filmin sürdürülebilir uygulamalar takip edilerek çekileceğini öğrendiğinde çok sevindiğini anlatan Öztürk, şöyle devam etti:

Başrol oyuncusu Selen Öztürk

“Benim bu filmden önce, elimden geldiğince kendi bulunduğum setlerde, başarısızlıkla sonuçlansa da küçük küçük denemelerim olmuştu. Çünkü tek başına mücadele veriyordum ve insanlara anlatmaya çalışıyordum, çok zor. Yapımcımız Korhan’ın da dediği bir şey var, alışkanlığı değiştirmek hiç kolay değil. Hele set çalışanları ve oyuncular olarak. Bu filmin bu şekilde çekilmesi de zaten çok güzel oldu, çünkü filmimiz bunu anlatıyor. Bana da böyle bir set kuracağız dendiğinde, bu sefer kurallar ve yaptırımların olacağını düşündüğümden ‘Yaşasın!’ dedim.”

Başlatılan küçük çabaların sektöre örnek olabileceğini ve bunun yayılmasını umduğunu dile getiren Öztürk, “Film setindeki tüm arkadaşlarımız bir iki gün içerisinde kurallara adapte oldu. Filmlerde daha konsantre bir süreç işlediğinden bu başarı sağlanabilir. Önemli olan bunu uzun süren işlere taşıyabilmek. Dizi setlerinde de bunun olmasını çok isterim.” diyerek sözlerini tamamladı. AA

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ