Kelebek Magazin

Organ naklinde yeni bir dönem… Cerrahlara zaman kazandırıyor

Son yıllarda organ naklinde yeni bir dönem başladı. Bu yeni dönem sayesinde karaciğer nakli hacminde 2020’den bu yana yüzde 30; akciğer, ve kalp nakillerinde ise 2023’te yüzde 10’dan fazla artış görüldü.

Organ nakli gereksinimi en meşakkatli çözüme sahip sağlık sorunlarından biri. Uygun organ ve koşulları yaratmak hastayı kurtarmaya çalışan cerrahların adeta zamanla yarışmasına neden oluyor. Ancak son yıllarda yeni bir dönem başladı ve özellikle 2020’den bu yana bu alanda ciddi ilerlemeler görüldü.

New York Times’ın haberine göre; Northwestern’in karaciğer nakli hacminde 2020’den bu yana yüzde 30 artış yaşandı. Ulusal düzeyde ise akciğer, karaciğer ve kalp nakillerinin sayısı 2023’te yüzde 10’dan fazla arttı ki bu, on yıllardır görülen en büyük yıllık artışlardan biri. Peki nasıl oldu?

Perfüzyon benimseyen cerrahi programlar daha fazla organ nakli gerçekleştirebiliyor. Bu yöntemi ise basitçe şu şekilde tanımlamak mümkün: Organ hâlâ çalışıyor ama artık bir bedende değil. 

FAZLADAN ZAMAN KAZANDIRIYOR

Perfüzyon, bağışlanan organın vücut dışında canlı kalmasını sağlayarak cerrahlara ekstra zaman kazandırır ve mümkün olan nakil sayısını artırır.

Chicago’daki Northwestern Memorial Hastanesi’nin ameliyathanesindeki insan karaciğeri bir düzeyde canlıydı. Dokularında dolaşan kan, oksijen sağlıyor ve atık ürünleri uzaklaştırıyor; organ, vücut için gerekli olan safra ve proteinleri üretiyordu. Oysa donör bir gün önce ölmüştü ve karaciğeri kutu gibi plastik bir cihazın içinde yatıyordu. Organ, canlılığını onu ihtiyaç sahibi bir hastaya nakledilmek üzere saklayan bu makineye borçluydu.

Hastanede organ nakli cerrahı olan Dr. Daniel Borja-Cacho, “Bu biraz bilim kurgu” diyor.

DAHA FAZLA ORGAN NAKLİ YAPILABİLİYOR

Perfüzyon, cerrahların çalışma şeklinden organ bağışlayabilecek hasta türlerine ve alıcıların sonuçlarına kadar organ nakli sürecinin her yönünü değiştiriyor. En önemlisi, perfüzyonu benimseyen cerrahi programlar daha fazla organ naklediyor.

Normal koşullarda kan akışı olmazsa organlar hızla bozulur. Donörün kan kaynağından çıkarıldıktan sonra ve alıcıya bağlanmadan önce organlarda meydana gelebilecek hasarı en aza indirmek için cerrahlar onları donma noktasının biraz üzerine kadar soğutarak metabolik süreçlerini önemli ölçüde yavaşlatıyordu.

Ancak karaciğerler 12 saatten fazla canlı kalmaz, akciğerler ve kalpler ise altı saate yakın bir süre boyunca canlı kalır.

Bilim insanları da organları daha dinamik koşullarda, daha sıcak bir ve kan veya başka bir oksijenli çözelti ile perfüze edilmiş halde tutmak için uzun süredir teknikler üzerinde deneyler yapıyorlar. Yıllar süren geliştirme sürecinin ardından, akciğerleri perfüzyon yoluyla korumaya yönelik ilk cihaz 2019’da Gıda ve İlaç İdaresi’nden onay aldı. Kalpleri ve karaciğerleri perfüze etmeye yönelik cihazlar ise 2021’in sonlarında onaylandı.

DAHA ÖNCE KULLANILAMAYAN ORGANLAR KULLANILIYOR

Cihazlar kanı veya oksijenli bir sıvıyı tüpler aracılığıyla, bağışlanan organın kan damarlarına pompalıyor. Perfüze edilen bir organdaki hücreler çalışmaya devam ettiğinden, klinisyenler organın alıcının vücudunda gelişip gelişmeyeceğini de daha iyi değerlendirebiliyor.

Prof. Dr. Kris Croome, bu bilginin de desteğiyle, nakil cerrahlarının, normalde reddedebilecekleri yaşlı veya hasta bağışçılardan alınan organları kullanmaya başladıklarını söyledi: “Daha önce sahip olamayacağımız organların peşine düşüyoruz ve iyi sonuçlar alıyoruz.”

Perfüzyon aynı zamanda doktorların genellikle zamana karşı yarıştığı, gece yarısı başlayan ve arka arkaya tamamlanan saatler süren organ kurtarma ve nakil gibi meşakkatli süreci de kolaylaştırıyor. Artık cerrahi ekipler bir organı alıp gece boyunca uyurken onu perfüze edebiliyor ve gecikmenin organa zarar vereceğinden korkmadan sabah nakli tamamlayabiliyor.

Belki de en önemlisi, bu yöntem sayesinde yaşam desteğini kesilen ve komadaki hastaların organ bağışının kapısı da açılıyor. Her yıl on binlerce insan, dolaşımın durmasından sonra bu şekilde ölüyor, ancak ölüm süreci organlarını oksijenden mahrum bıraktığı için nadiren donör adayı oluyorlardı. Artık cerrahlar bu organları ya bir makineye alarak ya da daha düşük teknolojili bir yöntemle donörün vücudunun o bölgesinde kanı yeniden dolaştırarak perfüze ediyor. Bu da onları nakil için çok daha çekici hale getiriyor.

ARTIK BEKLEME LİSTESİ YOK

Amerika Birleşik Devletleri’nin organ nakli sistemini yürüten kâr amacı gütmeyen kuruluş United Network for Organ Sharing’in verilerinin analizine göre, 2020’den bu yana, nakledilen karaciğer sayısı iki katına çıktı. Bir zamanlar cerrahlar, organın oksijen yoksunluğuna karşı duyarlılığı nedeniyle bu tür donörlerin kalplerini hiç kullanmamıştı; 2023’te perfüzyon sayesinde 600’ün üzerinde nakil yaptılar.

Dr. Shimul Shah, Cincinnati Üniversitesi’nde yönettiği organ nakli programının, karaciğer için bekleme listesini ortadan kaldırdığını söyledi: “Kariyerim boyunca bunu söyleyeceğimi hiç düşünmezdim.”

MALİYET SORUNU

Ancak bu teknolojinin benimsenmesinin önündeki engellerden biri maliyet olabilir ve küçük hastaneler ön masrafları karşılayamayabilir.

Cihazı üreten şirketlerden biri olan TransMedics, düzenleyicilerin cihazını onaylamasının ardından fiyatlarını önemli ölçüde artırdı ve bu durum da Arizona Cumhuriyetçi Temsilcisi Paul Gosar’ın sert tepkisiyle karşılandı:

“Umut verici bir tıbbi ekipman yeniliği ve ülke çapında nakli artırma fırsatı yaratacak şey şu anda bir şirket tarafından rehin tutuluyor.”

Ancak bazı cerrahlar, perfüze organ verilen hastaların genellikle hastaneden daha hızlı ve daha az komplikasyonla ayrılmaları ve orta ve uzun vadede daha iyi sonuçlara sahip olmaları nedeniyle teknolojinin yine de para tasarrufu sağlayabileceğini söylüyor.

Bazı bilim insanları bu teknolojinin henüz bir başlangıç olduğunu belirtiyor. Cerrahlar da hâlâ kanlanan organların vücut dışında ne kadar süre hayatta kalabileceğinin üst sınırlarını araştırıyor. 

İLERİDE NAKLE BİLE GEREK KALMAYABİLİR

Laboratuvarı akciğerleri vücut dışında korumaya yönelik teknolojilerin geliştirilmesinde yer alan Toronto Üniversitesi’nden Dr. Shaf Keshavjee, cihazların sonunda; doktorların akciğerleri değiştirmek yerine hastaların akciğerlerinin çıkarılmasına, onarılmasına ve geri yerleştirilmesine olanak sağlayabileceğini söylüyor.

Ülkedeki en yoğun kalp nakli programlarından biri olan Vanderbilt Üniversitesi’nin kalp cerrahisi alanında başkan olarak görev alan Dr. Ashish Shah, bunu “kutsal kase” olarak niteleyerek aynı fikirde:

“Meselâ; kalbin çok kötü. Çıkarıyorum. Cihazıma takıyorum. Senin bir kalbin olmasa da yapay bir kalple sana bir süre destek olabilirim. Bu arada kalbini onarıyorum ve sonra onu tekrar yerine yerleştiriyorum. Kendi kalbiniz. Gerçekten bunun için çalışıyoruz.”

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ