Kelebek Magazin

İklim değişikliğiyle sivrisinek popülasyonu arttı

Uzmanlar, iklim değişikliğiyle ılık geçen kış koşullarının, sivrisineklerin üremeleri için daha uygun zaman ve koşullar yarattığını, yeni türler ile yeni hastalıkların da geldiğini belirtti.

Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü Ekoloji Anabilim Dalı doktora öğrencisi Kıvanç Sevim, “Düşük sıcaklıkların Aedes aegypti (sarı humma sivrisineği) hayat döngüsüne etkilerinin belirlenmesi” adıyla, istilacı bir tür olan sarı humma sivrisineğinin düşük sıcaklıklara verdiği tepkileri ölçmek üzere bir çalışma başlattı.

Sevim, 2020 yılının nisan ayında başladığı projesini, aralıksız 300 günlük laboratuvar süreci ve analizlerin ardından tamamladı.

Sevim, sivrisineklerin olumsuz koşulları atlatmak için kendilerince yöntemler geliştirebildiğini, ayrıca iklim değişikliğiyle beraber mevsimsel sıcaklıklardaki artışların, tür için uygun seviyede kalmasından dolayı kış aylarında da yaşamlarını sürdürebildiklerini anlattı.

Sıcaklıkların, özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirlerde yüksek seyrettiğine işaret eden Sevim, “Dünyanın birçok noktasında sivrisinekler üzerinde benzer raporlamalar var. Mesela İstanbul’da yayılım gösteren istilacı Asya kaplan sivrisineğinin tropik kökenli olduğu biliniyor, aynı zamanda sarı humma sineği böyle. Literatürde bir zamanlar, bunların soğuk, ılıman iklime sahip Türkiye, Avrupa, Kuzey Amerika gibi yerlerde geniş yayılıma sahip olmayacağı yönünde bir görüş vardı. Ancak zaman içinde araştırmalar, sivrisineklerin, bu sıcaklıklara çok rahat bir şekilde adapte olabildiklerini gösterdi” diye konuştu.

Sevim, yaptığı çalışmada, 20, 15, 10 ve 5 derece sıcaklıkta sarı humma sivrisineğinin düşük sıcaklıklara verdiği tepkileri ve hayat döngüsünün bundan nasıl etkilendiğini tespit etmeye çalıştığını belirtti.

Kıvanç Sevim şöyle devam etti:

“5 ve 10 derece sıcaklıklarda yumurtalarda açılma gözlemledik. Bu bize, yumurtaların söz konusu sıcaklıklarda canlılığını koruduğunu gösterdi. 15 derecede de larva gelişiminin başarılı bir şekilde tamamlandığını gördük. Kış aylarından bahara doğru geçişte hava bize soğuk gelirken bu canlılara soğuk gelmediğini göstermiş olduk. Çalışmamda bu sivrisinek türünün bireylerini 5, 0 ve -5 derece sıcaklıklara maruz bırakarak hayatta kalma durumlarını belirlemeye çalıştım. Yumurtaların 0 derece sıcaklıkta bile hayatta kalabildiğini gördük. Bu canlılar aslında sandığımızdan çok daha geniş toleransa sahip, bu sıcaklıklar ölümcül sayılmıyor. Bundan dolayı da biz kış aylarında sivrisineklerde hala aktivasyonu gözlemleyebiliyoruz, iklime uyum sağlıyor. Bulundukları ya da yeni geldikleri ortamların koşullarına çok hızlı bir şekilde adapte olup canlılıklarını, nesillerini burada devam ettirebiliyorlar.”

“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ YUMURTALARINI BIRAKABİLECEKLERİ SICAKLIK ARALIKLARINI DAHA UYGUN HALE GETİRDİ”

Sevim, sarı humma sivrisineğinin Afrika’dan Kuzey Amerika’ya, oradan Avrupa ve Türkiye’ye geldiğinin bilindiğini, şu anda Rusya’nın kuzeyinde, Türkiye’de ve Gürcistan’da görüldüğünü söyledi.

Ev sivrisineği olarak bilinen türün gelişimini devam ettirebilmesi için sıcaklığın minimum 10 derece, üst limitin ise 30-35 derece olduğunu kaydeden Sevim, iklim değişikliğinin, bu canlıların erişkinliğe ulaşıp yumurtalarını bırakabilecekleri sıcaklık aralıklarını daha uygun hale getirdiğini bildirdi.

Sivrisineklerin düşük sıcaklıklarda gelişimlerini durdurarak ya da çok yavaş şekilde seyrettirerek olumsuz koşulları atlattıklarını kaydeden Sevim, Asya kaplan sivrisineğini örnek vererek, bu türün, saksı altları, plastik şişeler, beton kaplar gibi alanlara yumurtalarını bırakarak kışı atlattığını, yağışların başlaması ve sıcaklıkların artmasıyla uygun ortamın gelmesiyle de neslini devam ettirdiğini aktardı.

“SICAKLIKLAR BÖYLE DEVAM EDERSE ÜREMEK İÇİN DAHA FAZLA VAKİT OLACAK”

Sıcaklıklar düşmediği için sivrisineklerin aktivasyon dönemlerinin uzadığına ve daha fazla yumurtladıklarına dikkati çeken Sevim, şunları kaydetti:

“Haziran ayında hava soğuk olur, temmuz ortasına kadar sonbahar havasında geçerse popülasyon en yüksek verimine ulaşamayabilir. Hava kurak, sıcaklıklar yüksek gitmeye başladı ve mayıs ayında 30-35 dereceleri gördük diyelim, o zaman bunların popülasyon artışları mayıs-hazirana kayabilir. Kesinlikle etkisinin ne olacağını söylememiz mümkün değil ama sıcaklıklar bu şekilde devam edecek olursa, üremek ve nesillerini devam ettirmek için çok daha fazla vakit olacak. Bu da daha fazla yumurta ve bireylerin artışı demek.”

“DAHA ÖNCE OLMADIĞI YÖRELERDE VE YÜKSEKLİKLERDE GÖRÜLEBİLİRLER”

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa (İÜC) Veteriner Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Kerem Öter, iklim değişikliği ve ortalama sıcaklıkların yükselmesinin sivrisinek türleri üzerine etkileri bulunduğuna değinerek, “Belli coğrafyadaki belli türlerin sayısında artışa neden olabilir. Bazı hastalıklar, belli sivrisinek türleri üzerinden insanlara nakledilebiliyor. Sıcaklıkların etkisiyle bu sivrisinek türleri daha önce olmadığı yörelerde ve yüksekliklerde görülebilir. Yeni bölgelere yeni türler giriş yapabilir” ifadelerini kullandı.

Öter, son 10 yıldır İstanbul ve Türkiye’de istilacı sivrisinek türleri, Asya kaplan sivrisineği ve sarı humma sivrisineğini takip ettiklerini ve sayısal olarak artışlarından ve yayılmalarından endişe ettiklerini dile getirdi.

“YENİ TÜRLER YENİ HASTALIKLARIN GİRİŞİ DEMEK”

Sivrisinek mücadelesinin 12 ay boyunca süren bir çalışma olduğunun altını çizen Öter, şöyle konuştu:

“Bu mücadele coğrafyadan coğrafyaya fark eder. Biz bu istilacı türleri izlemeyi İstanbul’da sürdürüyoruz. Elde ettiğimiz veriler sayesinde popülasyonlarının ne zaman yükseldiğini, ne zaman inişe geçtiğini biliyoruz. Ocak ayındayız ve dışarıda harika bir hava var, bu bizi de şaşırtıyor. Çok farklı sivrisinek türleri var. Daha önceden yerleşik türlerimiz vardı, biz bunları kayıt altına almıştık. Ama bir yandan yeni türlerin, istilacı türlerin girişi oldu. Yeni türler yeni hastalıkların girişi demek. Bunlar ortaya konulmalı.”

“GELİŞİGÜZEL MÜCADELELER BU SORUNU HİÇBİR ZAMAN ÇÖZMEDİ”

Sivrisinek mücadelesini yapmak isteyen tüm kuruluşların öncelikle izleme sistemi kurup, mevsimsel popülasyon dinamiğini ortaya koymaları gerektiğine vurgu yapan Öter, “Mücadele tekniklerinin planlanması ve programlaması yapılmalı. Bu da ‘entegre sivrisinek mücadelesi’ olarak tanımlanıyor. Bunlar tamamen bilimsel tabanlı, sürdürülebilir tekniklerdir. Gelişigüzel mücadeleler ve ilaç kullanımları bu sorunu hiç bir zaman çözmediği gibi faydadan ziyade ekonomik ve çevre kirlenmesi gibi zararlara, direnç gelişimi gibi sonuçlara neden olabiliyor.” değerlendirmesini yaptı.

Öter, sivrisineklerin, apartmanların kalorifer daireleri ile nemin ve sıcaklığın yüksek olduğu kapalı otoparklar gibi sıcaklığın fazla düşmediği yerlerde kışı erişkin olarak atlatabildiğini sözlerine ekledi. (AA)

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ