Kelebek Magazin

Hülya Koçyiğit, Fatma Girik’i anlattı: Çok yürekli bir kadındı

Türk sinemasına 14 yaşında girip 180’in üzerinde filmde rol alan, Hülya Koçyiğit, Türkan Şoray ve Filiz Akın ile Yeşilçam’ın ‘dört yapraklı yonca’sını oluşturan usta sanatçı Fatma Girik vefatının ilk yılında yad ediliyor.

Sanatçı Hülya Koçyiğit, vefatının üzerinden bir sene geçtiğine inanmakta zorlandığını dile getirdiği yakın arkadaşı Fatma Girik’i ve yaşadıkları anıları anlattı.

“O benim canım arkadaşım, dostum, meslektaşım” diyen Koçyiğit, Girik ile uzun yıllar Türk sinemasını paylaştıklarını aktararak “Bugün burada olmamasını hâlâ içselleştirip kabullenemiyorum. Tanışmamıza gelince, aşağı yukarı 59-60 sene öncesinden söz etmem gerekir. Öncesi, Fatma Girik denilen o müthiş oyuncuya duyduğum hayranlık. Ben sinemaya geçtikten sonra da ondan gördüğüm sıcak yakınlık, yakın dostluk” ifadesini kullandı.

“BEN BÜYÜK BİR STARIM’ DİYE HAVALARA GİRMEZDİ”

Fatma Girik gibi 12 Aralık’ta doğduğunu işaret eden Koçyiğit şunları söyledi:

“Aynı karakterleri üç aşağı beş yukarı taşıyorduk. Belki o da bizi biraz daha yaklaştırdı. Birbirimizi tanımaya yardımcı oldu daha doğrusu. Fatma Girik, Türk sineması için çok şey ifade ediyor. Filmlerinde canlandırdığı karakterler tek tek gözümüzün önüne geldiği zaman, birbirinden farklı ama temel olarak bir Türk kadını, yürekli, cesur, fedakar, tuttuğunu koparan, ailesi, sevdikleri için özveride bulunabilen güçlü kadın. O filmleri ve yarattığı karakterlerle zaten ölümsüz. Hiçbir zaman unutulmayacak. Her zaman da bizden sonraki nesiller için bir örnek, bir rol model olacak.”

“Gerçek yaşamda da çok yürekli bir kadındı, cesurdu, halkçıydı. Çok tevazu sahibiydi. Hiçbir zaman ‘Ben büyük bir starım’ diye havalara girmezdi. Tam tersi, halktan biri olduğunu karşısındakine hissettirirdi. Çünkü biz sinema oyuncuları zaten halkı temsil ediyoruz perdede. Halkın içindeki o insanları, o insanların yaşam biçim ya da beklentilerini, umutlarını, sevinçlerini, kültürünü, hayata bakışını, yaşam felsefesini aktarmaya çalışıyoruz. Zaten böylece Türk filmleri Türk halkıyla çok birleşmiş, çok uzun yıllar Türk sineması çok büyük başarılar kazanmıştır. O başarının sahiplerinden biri de Fatma Girik.”

“İŞİMİZİ TUTKUYLA YAPTIK”

Hülya Koçyiğit, birlikte çok fazla anıları olduğunu, birçok kez karşılıklı özveride bulunduklarını, birbirlerini kutladıklarını, uyardıklarını, sevinçlerini paylaştıklarını aktardı.

Türkan Şoray, Filiz Akın ve Fatma Girik ile aralarında rekabet olmadığını dile getiren usta sanatçı, “Dayanışma içindeydik. Bizim için öncelikle mesleğimiz, Türk sineması. Yaptığımız iş kolektif bir iş, bireysel bir sanat değil bizimki. Biz bir parçasıyız. Bizler işimizi gerçekten tutkuyla, büyük saygıyla yaptık. Bizden öncekileri göz önüne alarak onların üzerine ne katabiliriz diye yarıştık adeta” dedi.

Bugün sinema ya da dizi oyuncusu olmanın biraz daha kolaylaştığının altını çizen Koçyiğit şöyle devam etti:

“Teknoloji de destek veriyor tabii ki günümüzde. Dolayısıyla çok fazla insan bu işi yapabiliyor. Ama geçmişte bu saydığım 4 kadın; adam akıllı, tırnaklarıyla kazıyarak bir yere geldi desem yanlış bir şey söylemiş olmam. Halktan gördüğümüz o çok büyük ilgi karşısında hep daha iyisini, daha doğrusunu, daha güçlü işler yapabilmenin heyecanı vardı bizde. Biz kendimizle yarışıyorduk aslında. Birbirimizle yarışacak ne zamanımız, ne düşüncemiz vardı. Bizden daha önde olan, sinemayı yapan yönetmenlerimiz vardı. O kadar değerli yönetmenler vardı ki Türk sinemasında. Adeta biz onların talebesi gibiydik. Onlardan öğreneceğimiz çok şey vardı. Onları izleyerek mesleğimizi öğrendik diyebilirim.”

“MEMDUH ÜN OLMAYINCA YAŞAYAMADI”

Fatma Girik’ten bahsederken mutlaka Memduh Ün’ü de anmak gerektiğini söyleyen Koçyiğit, “Çünkü Memduh Ün bildiğiniz gibi sinemamızın çok önemli bir yönetmeni, yapımcısı, Fatma Girik’in hayat arkadaşı ve kariyerinin beyni. Ona yol gösteren, onu yönlendiren, ayakta tutan, seçimlerinde onu destekleyen Memduh Ün’ü de anmadan geçmek istemedim. ‘Memduh’u kaybettik. Artık her şey bitti’ dedi bana. ‘Nasıl bitti? Bitemez. Hiçbir şey bitemez. Sen Fatma Girik’sin. Yapacağın çok şey var’. ‘O gitti, artık ben de yolcuyum’. Onsuz yaşayamadı. O öyle bir aşk, öyle bir tutku, öyle bir sevda ve karşılıklı yılların emeği ki” dedi.

Hülya Koçyiğit, Girik’in uzun yıllar çeşitli ameliyatlar geçirdiğini, son yıllarında ya hastanede ya da evinde onu ziyaret ettiğini ancak iyileşeceğine inanmadığını dile getirdi. Arkadaşlarının sürekli ona moral verdiğini aktaran Koçyiğit, “Her ölüm erken ama Fatma çok erken aramızdan ayrıldı. Çok büyük bir kayıp. Bir arkadaş olarak da Türk sineması için de Türk halkı için, onu sevenler için de büyük bir kayıp ama öyle güzel ya da şanslı bir mesleğimiz var ki hiçbir zaman kaybolmuyorsunuz. O yaptığınız filmler, her gelen yeni nesle tekrar tekrar hitap ediyor. Çünkü onlar samimi, gerçek, hayatın içinden bildiğimiz, yaşadığımız hayatlardan söz ediyor. Dolayısıyla o filmlerle sonsuza kadar yaşayacağına inanıyorum” diye konuştu.

“ROLÜ GEREĞİ SİMSİYAH SAÇLARINI KAZITTI”

Koçyiğit, Girik’le ilgili bazı gözlemlerini ve anılarını şöyle paylaştı:

“Daha önce de anlatmıştım, gözlerimin önünden gitmiyor, bir sahne var. Bir gün beni sete çağırdı. ‘Hülya bugün çok önemli bir sahne çekeceğiz’. Ben de büyük bir hevesle, heyecanla gittim. Kameranın önünde saçlarını sıfır numara tıraşa vurdurdu, o uzun, güzelim simsiyah saçlarını, rolü gereği. Bir yandan böyle gözünden yaşlar damlıyor. Ben onu seyrediyorum. İçim gidiyor. Gözyaşlarımı tutamıyorum ve dayanamadım hem alkışladım, hem öptüm yanaklarından. ‘Gerçekten kamera çalıştığı anda yapamayacağın hiçbir şey yok Fatma.’ dedim. Bir sahnesi vardır onun, kartalla mücadele ettiği, ‘Boş Beşik’ diye bir filmi var. Kartal gerçek. Yani niceleri var. Bir bakarsınız ‘Ağrı Dağı Efsanesi’nde olağanüstü bir güzellikte. Zaten o güzel gözleri hep gözlerimizin önünde. Bazı insanlar vardır hani asla yeri dolmaz. Onlardan biri de Fatma Girik.”

Koçyiğit, Girik’in filmleri ile yapımlarda kullandığı malzemelere Türk sinema müzesinde bir bölüm ayırmak gerektiğini belirterek “Onu her nesil daha yakından tanıyabilmeli. Çünkü sözünü ettiğimiz Fatma Girik. Önemli bir örnek, hayatımıza dokunmuş, bize ufuk açmış, göstermiş, düşünmemizi sağlamış, içinde yaşadığımız topluma belki de ayna tutmuş. Onun için yaşaması ve gelecek nesillere aktarılması gerekiyor. Tabii ki filmlerine bir şekilde ulaşmak, onları izlemek mümkün. Ama neden müzelerimiz olmasın? Neden Türk sineması hak ettiği gibi yer almasın hayatımızda? Evet bugün bir sinema müzemiz var ama bence yeterli değil” ifadesini kullandı.

“HALKLA İÇ İÇE, EL ELEYDİ”

Fatma Girik’in halkçı olduğunun altını çizen Koçyiğit şunları söyledi:

“Filmlerde canlandırdığı karakterlerin ardından televizyonlarda bir program yaptı. ‘Söz Fato’da’ diye. O programda Fatma Girik’in kendisini tanıdık. Canlandırdığı karakterler değildi. Orada canlı kendisiydi ve karakteri çıktı meydana. O karakter onun o halkçı yönü, insanları koruma içgüdüsü, hizmet edebilme kabiliyetiydi. Ona belediye başkanlığı teklif edildi ve kazandı. Öyle de bir dönem yaşadı. Başarılı bir belediye başkanıydı. Çünkü halkla iç içe, el eleydi. Onları dinleyen, onlarla beraber hareket eden bir belediye başkanı olarak gördük onu. O yönüyle de takdire şayan.”

Koçyiğit, Girik’in kamera arkasında olmayı hayal ettiği bir projesi olduğunu da işaret ederek “Hülya, şöyle bir senaryo düşünüyorum. Şöyle bir karakteri canlandıracaksın. Sen oynayacaksın, ben yönetmen olacağım. Kameranın arkasında ben olacağım ama önde sen şöyle yapacaksın. Böyle yapacağız.’ diye senaryo anlatıyordu bana. Bir yönetmen olmayı hayal ederdi. Nedense oyuncusu da ben. Canım benim” dedi.

Fatma Girik’in unutulmaması gerektiğini vurgulayan sanatçı sözlerini şöyle tamamladı:

“Aslında Anneler Günü için derler ya; bir tek günle anmak yeterli mi bir anneyi? Elbette ki değil. Fatma Girik’i, senede bir kere, onu kaybettiğimiz günlerde anmak yeter mi? Elbette ki değil. O hep içimizde, hep bizimle beraber, sonsuza kadar inşallah.” (AA)

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ