Kelebek Magazin

Hataylı depremzedelerin ‘rezerv alan’ endişesi büyüyor

Hataylı depremzedeler, ‘rezerv alan’ uygulaması nedeniyle e evlerinin akıbeti için endişe ediyor. Düzenlemeye göre, rezerv alan sınırları içinde kalan yapıların yıkılıp yerlerine yenilerinin yapılması için mülk sahiplerinin rızası aranmıyor ancak oluşacak inşa maliyetini üstlenmeleri isteniyor. Bu nedenle depremzedeler için belirsizlik büyüyor.

Hataylı depremzedeler belirsizlikler içeren ‘rezerv alan’ uygulamasında mülklerinin akıbeti için tedirgin bekleyişte.

Türkiye tarihinin en yıkıcı depreminde evi sağlam kaldığı için kendini şanslı hisseden Samandağlı Habip Yapar (61), yaşanan felaketten aylar sonra cep telefonuna gelen bir mesajla büyük şok yaşayan depremzedelerden yalnızca biri

Samandağ çarşısındaki evinin Hazine’ye devredilmekte olduğunu belirten SMS’in ardından önce tapu idaresine, ardından belediyeye koşan ancak doyurucu bilgi alamayan Yapar, mesajın gönderildiği ekim ayından bu yana evinin akıbeti konusunda hâlâ çaresiz bir bekleyiş içerisinde.

Ancak 61 yaşındaki emekli inşaat mühendisi Yapar yaşadıklarında yalnız değil. Samandağ’da rezerv yapı alanı ilan edilen 1.6 hektar alanın yanı sıra, Hatay’ın Antakya ve Defne ilçelerinde de rezerv yapı alanı ilan edilen 207 hektarlık alandaki binlerce mülk sahibi de belirsiz bir bekleyişte.

REZERV ALAN KARARI NEDİR?

Söz konusu bölgelerin rezerv yapı alanı ilan edilmesi kararı, 9 Kasım’da Resmi Gazete’de yayımlanan ve kentsel dönüşüme yönelik düzenlemeler içeren Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’da değişiklik yapılmasına dair kanuna dayandırılıyor.

Kanun kapsamında “rezerv yapı alanı” tanımında değişikliğe gidilirken; “yeni yerleşim alanı olarak” ibaresi metinden çıkarılmıştı. Böylece sadece boş alanların değil, meskun mahallerin de rezerv yapı alanı ilan edilebilmesinin önü açılmıştı.

Söz konusu düzenlemeyle, 6 Şubat 2023’te meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremler nedeniyle afet bölgesi olarak kabul edilen yerlerde, hasarlarla bağlantılı yargı süreçlerinin hızlandırılması amaçlanıyor.

Ancak maliklerin rızası aranmadan mülklerinin rezerv yapı alanı kapsamına alınmasını mümkün kılması, kanuna yönelik eleştirilerin temel noktalarından birini oluşturuyor. Çünkü rezerv alan sınırları içinde kalan yapıların yıkılıp yerlerine yenilerinin yapılması için mülk sahiplerinin rızası aranmıyor ancak oluşacak inşa maliyetini üstlenmeleri isteniyor.

MALİYETİ BELİRSİZ

Öte yandan ülk sahipleri, yeniden inşa sürecinde ne kadar maliyetle karşılaşacaklarını bilmiyor. Ancak bu maliyeti üstlenmek istemeyen ya da istese dahi mali durumu el vermeği için ödeyemeyecek kişilerin tapularının ne olacağı belirsiz.

Ayrıca bir mülk sahibinin borcunu ödemeden ölmesi halinde, tapu Hazine’ye geçmiş olduğu için varislerin herhangi bir hak kaybına uğrayıp uğramayacağı; malikler borçlarının tamamını ödeyene kadar tapu sahibi Hazine olacağı için insanların kendi mülklerini satamayacak ya da kiraya veremeyecek olması nedeniyle uğrayacağı kayıplar gibi çok sayıda soru işareti ve belirsizlik bulunuyor.

SMS’LE BİLGİ VERİLDİ

Samandağ’daki mülkleri rezerv yapı alanı içerisinde kalan 56 yaşındaki doktor Hasan Fehmi Cilli de, mülklerinin akıbeti konusunda endişe taşıyanlardan biri:

“Bir gün mülkümüzün Hazine’ye devredileceğine iliskin SMS ile bilgi geldi. Hemen dava açtık. Rezerv alan diyerek tapulu malımızı alıyorlar. Hiçbir şekilde rızamız yok. Hangi şartlarda mülkümüzü alyorlar, herşey belirsiz” dedi ve ekledi:

“Bizim mülkümüzü yıktıktan sonra bana yine aynı yerde, aynı parselde aynı büyüklükte mülk verilecek mi? Belli değil. Çevre Bakanlığı’na bile gittik, cevap alamıyoruz.”

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, 3 Şubat’ta Hatay’da deprem konutlarının anahtar teslmi töreninde yaptığı konuşmada rezerv yapı alanı uygulamasının afet bölgesinin yeniden imarını hızlandırmayı amaçladığını söylemişti.

Özhaseki, “Devlet kimsenin malına çökmez, devlet kimsenin evini elinden almaz. Ne yapacak alıp da evi devlet? Bizim yasa olarak o bölgelerde iş yapabilmemizin tek yolu rezerv alan ilan etmek, sonra da gelip evler yapmak. Sonra da orada yıkılan ev kiminse o mahallede kim oturuyorsa o alanda kimin hakkı varsa bunu kendisine teslim etmek” diye konuşmuştu.

HATAY’DA 50 BİN KİŞİNİN ETKİLENECEĞİ TAHMİN EDİLİYOR

Rezerv alan ilan edilen bölgelerde kaç adet mülk sahibinin etkilendiğine dair açıklanmış resmi bir veri olmasa da, Hatay Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Başkanı Ecevit Alkan’ın Reuters’a yaptığı değerlendirmeye göre, söz konusu alandaki nüfustan hareketle 50,000 civarında kişinin düzenlemeden etkilenmesi bekleniyor.

Hatay Valiliği’nin internet sitesinde Şubat ayı sonunda yayınlanan afet projelerine göre, rezerv alan kapsamında 44,723 konut yapımı planlandığı görülüyor. Ancak kaç mülk sahibinin tapusunun Hazine’ye devredildiği ile ilgili bir bilgi yer almıyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Reuters’ın rezerv alan uygulamasından kaç mülk sahibinin etkilendiği ve kaç kişinin tapusunun Hazine’ye devredildiği ya da devredileceği ile ilgili sorularına yanıt vermedi. Reuters konuya ilişkin diğer sorularına da yanıt alamadı.

Muhalefet partilerinden çeşitli milletvekillerinin konu ile ilgili TBMM’ye verdiği çeşitli soru önergeleri de yanıtsız kaldı.

EVLER BOŞALTILMAYA BAŞLANDI

Öte yandan, evleri rezerv alan sınırları içinde kalanlar, çaresizce evlerini boşatmaya başlamış bile.

Antakya’da yaşayan Hatice Altınöz ve oğlu Ahmet Altınöz, iki kez “az hasarlı” raporu verilen evlerini tamir edip yeniden oturmayı planlarken, bölgenin rezerv yapı ilan edilmesi ile evlerini tahliye etmiş.

Eşyalarını da evden taşıyan Hatice Altınöz, “Evimize iki defa az hasarlı raporu verildi. Tadilat yaptırıp oturma şansımız vardı. Ama şu saatten sonra artık oturamayız” dedi ve ekledi:

“Bize konteyner de zaten verilmiyor, evimiz az hasarlı diye. Kızımın yanında konteynerde yaşıyorum.”

Evi rezerv yapı alanı içinde kalan ve şu anda eşi ve iki çocuğu ile birlikte çadırda yaşayan Samandağlı Yapar da, evinin yıkılıp yeniden yapılmayı gerektirecek bir hasarı olmadığını ve evini kendisinin sağlamlaştırabileceğini belirtti:

“Bizim evlerimizde bir sıkıntı varsa biz yıkıp en sağlam şekilde kendimiz yeniden yaparız. Devletten de 1 kuruş istemiyoruz. Ama mülkümüzü elimizden almasınlar.”

“ÖNÜNÜZE NE FATURA GELİRSE ÖDEMEK ZORUNDASINIZ”

Hatay Barosu’ndan Alkan, mülk sahiplerinin planlama ve onay süreçlerinin hiçbir aşamasına dahil edilmediğini, ancak önlerine konulacak tüm faturayı üstlenmelerinin istendiğine dikkat çekti.

Alkan, “Rezerv alanda yapılacak olan bütün planlama, uygulama ve imalatı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kendisi yapıyor. O yapılan bütün harcamalar üst üste toplanacak ve vatandaşa bir fatura çıkacak. Şu an o faturanın ne olduğunu bilmiyoruz” dedi ve ekledi:

“Yani bir restorana gidiyorsunuz, çok iyi bir yemek getirecekler ama siz fiyatını bilmiyorsunuz. Hesap ne gelirse onu ödemeniz gerekiyor.”

Devletin önce vatandaşın rızasını alması, hak sahipleri ile iletişime geçerek gerekli bilgilendirmeleri yapması gerektiğini belirten Alkan, “Biz dava açarak aslında devletin kendiliğinden vermesi gereken bu bilgileri edinmeye çalışıyoruz. Yani aslında dava açmadan devletin görevini yapması gerekirken ancak dava yoluyla bu tür bilgilere ulaşabiliyoruz” diye konuştu.

MÜLK SAHİPLERİ DAVA YOLUNA GİDİYOR

Müvekkilleri adına rezerv alan uygulamasına yönelik yürütmeyi durdurma talebiyle dava açan Samandağlı avukat Orhan Özen de, yasanın mülkiyet haklarını ihlal ettiğini belirterek; yeniden inşa vaadine rağmen, mülkleri Hazine’ye devredildikten sonra maliklerin nasıl korunacaklarının belirtilmediğine dikkat çekti.

Samandağ’da rezerv alan ilan edilen bölgenin ilçenin en değerli yeri olduğunu belirten Özen, “Kamu yararı ile vatandaşlar arasındaki denge gözardı ediliyor” dedi.

Öte yandan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Hatay İdare Mahkemesi’ne sunduğu ve Reuters tarafından görülen savunma metnine göre; bakanlık, davacıların yalnızca kendi bireysel taşınmazları üzerinde hak sahibi olduğuna işaret ederek, rezerv alanın tamamı üzerinde hak sahibi olmadıkları, dolayısıyla da rezerv yapı alanı kararının yürütmesinin durdurulması talebinin reddedilmesi gerektiğini savundu.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ