Kelebek Magazin

Cem Özer: Özel minibüsünle gidip özel minibüsünle eve dönüyorsan oyuncu değilsin

Özel televizyonların ilk talk show programı ‘Laf Lafı Açıyor’u 15 yıl sunan, tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu Cem Özer, “Özel minibüsünle gidip özel minibüsünle eve dönüyorsan, sokakta karakter görmüyorsan sen oyuncu değilsin. Bana dediler ki ‘Sen gidebiliyorsun da biz gidince oralarda bizi parçalıyorlar’. Ben parçalandığım zamanda da gittim, ‘Laf Lafı Açıyor’ yayınlandığı zaman. ‘Cem ağabey bir resim çektirebilir miyiz?’ Bu kadar ya, sana vereceği rahatsızlık bu kadar” dedi.

Yönetmenliğini Kemal Başar’ın üstlendiği, ‘Çılgın Zamanlar’ oyununda Başar ve Zeynep Gülmez ile başrolleri paylaşan Cem Özer, tiyatroyu hiç bırakmadığını dile getirerek, “Ben sadece ara ara beğendiğim oyunlar olduğunda tiyatro yaptım. Tiyatro sahibi olmayı hiç düşünmedim. Çünkü tiyatro sahibi olmak büyük sorumluluk. Tiyatroyu devam ettirmek için ara sıra istemediğiniz oyunlar da sahneye koymak zorunda kalabilirsiniz. Bir de biz eski terbiye, kadrolu tiyatroyduk hep. Tiyatronun bir kadrosu vardı ve o kadroya göre oyun bulunurdu. Çünkü o kadroyu bir arada tutmak zorundaydınız. Hepsiyle arkadaş oluyorsunuz” diye konuştu.

“BİZİ DALLAS MAHVETTİ”

Tiyatronun eski usulünün 1980’lerde televizyon dizileriyle bitmeye başladığını kaydeden Özer, şunları aktardı

“Bizi Dallas mahvetti. Dallas diye bir dizi vardı. Çok iyi hatırlıyorum. Tiyatroyu mahvetti. Haftada 9 oyun oynuyorduk. Yani pazartesi, salı, çarşamba iki oyun, 6-9 matine suare. 18.00’de öğrenciye oynardık. Perşembe, cuma, cumartesi, pazar. Pazar gündüz matinesi oynardık 15.00’te, akşam da 21.00’de. Sonra Dallas diye bir dizi başladı pazar akşamları TRT’de. Biz pazar akşamı 21.00’de oynamamaya başladık. Çünkü kimse çıkmıyordu evden. Sonra giderek diziler başladı. Cumartesi de kimse evden çıkmamaya başladı. Çarşamba futbol başladı. Cine5 ile tiyatro bitti. Çünkü futbol artık televizyondan yayınlanmaya başladı. Gündüz oynanırdı maçlar. Eskiden çok ender gece maçı olurdu. TRT de onları gündüz yayınlardı. Dolayısıyla akşam insanlar tiyatrosuna, sinemasına giderdi. Ne zamanki maçlar geceye alındı, bir halt varmış gibi, tiyatro da öldü. Bence maçları gene gündüze almakta fayda var. Çünkü mesela İngiltere, Fransa, İspanya’da gündüz oynanıyor maçlar. Neden gece oynanır onu bilmiyorum. Bizde maçlar neden gece oynanıyor?”

“ŞİMDİ DİZİLERDEN TİYATROYA OYUNCU ALINIYOR”

Cem Özer, dizi oyuncularını izlemek üzere tiyatroya giden bir kitlenin de olduğunu belirterek, “Eskiden tiyatrolardan dizilere oyuncu bulunurdu. Şimdi dizilerden tiyatroya oyuncu alınıyor. Her şey birbirinin içine geçiyor. Ama tiyatro keyifli bir şeydir. Çünkü tiyatro insanı, insana insanla anlatan yegane sanat dalıdır. Siz insansız film yapabilirsiniz, çizgi filmler vs. İnsansız televizyon programı, konser yapabilirsiniz. İnsan olmadan tiyatro yapamazsınız. İki insan lazım; seyirci ve oyuncu. Dekor, sahne, salon, ışık, kostüm olmasa da olur. Ama seyirci ve oyuncu olmadan tiyatro olmaz. Olmadı. Pandemide denendi. Olur gibi oldu, yapıldı, denendi ama olmadı. O seyirciyi canlı hissetmen gerekir” ifadelerini kullandı.

“SOKAKTA KARAKTER GÖRMÜYORSAN OYUNCU DEĞİLSİN”

Oyunculuk yapan herkese oyuncu denmeyeceğini vurgulayan Özer, şöyle devam etti:

“Her dizide görünen oyuncu olmuyor. Oyunculuk, yazarlık bir yaşam biçimidir. Bunlar meslek değildir. Heykeltıraşlık bir yaşam biçimidir, meslek değildir. Yani ben sabah 9.00’dan akşam 17.00’ye kadar yontarım sonra bitti diye bir şey yoktur. Yolda gördüğün bir tahta parçası, ağaç dalı sana bir fikir verir. O bir yaşam biçimidir. Baktığın her yerde heykel görüyorsan, sen heykeltıraşsın, baktığın her yerde oynanacak karakterler görüyor, onları alıyorsan sen oyuncusun. Özel minibüsünle gidip, özel minibüsünle eve dönüyorsan, sen oyuncu değilsin. Sokakta karakter görmüyorsan, Mısır Çarşısı’na gitmiyorsan oyuncu değilsin. Bana dediler ki ‘Sen gidebiliyorsun da, biz gidince oralarda bizi parçalıyorlar’. Ben parçalandığım zamanda da gittim, Laf Lafı Açıyor yayınlandığı zaman. ‘Cem ağabey bir resim çektirebilir miyiz?’ Bu kadar ya, sana vereceği rahatsızlık bu kadar.”

Cem Özer, kendisine bombalı abajur gönderildiğini ve ayağından kurşunlandığını da dile getirerek, buna rağmen hiçbir zaman koruması olmadığını söyledi.

“ÜNLÜ OLMAK İÇİN YIRTINIYORLAR”

Günümüzde genç oyuncu adaylarının ünlü olma çabalarına da değinen sanatçı, “Adam ya da kadın ünlü olmak için yırtınıyor. ‘Ben de bir gün senin gibi olabilecek miyim?’ diyor. Ünlü olduğunun ertesi günü fotoğraf çektirmiyor. ‘Of bir yalnız bırakmıyorsunuz’ diyor. Ben hiçbir gazeteciye çemkirmedim, ‘Ne çekiyorsunuz kardeşim? demedim. Ben ‘Neden gizli çekiyorsunuz?’ dedim. Bir kere bir gazeteciyle kavga ettik. ‘Oğlum neden gizli çekiyorsunuz? Gel şurada adam gibi çekin’ dedim. Öyle kavga çıktı” açıklamasını yaptı.

Dijital ortamlardaki yayıncılığa ilişkin ise Özer, “Benim bildiğim bir şey değil. YouTube kanalında bir şey nasıl yapılır, nasıl duyurulur, kim çeker, nerede çekilir, bana ne? Ben bunlarla ilgilenmek istemiyorum. Aşırı detaycı bir insanım. O yüzden aynı zamanda yapımcı ve programcı olmadım hiç. Çünkü çok detaycıyım. O zaman programı yapamam. Yapımcı olarak o kadar detaya dalarım ki. Onu mesela Okan (Bayülgen) çok iyi yaptı, ben yapamam” dedi.

“İBRAHİM TATLISES’İ, ALİŞAN’I DÜŞÜNÜYORSUNUZ DA…”

Özer, televizyonda program yapma düşüncesinin her zaman olduğunu ifade ederek, “Bunu hep bana soruyorlar. Sosyal medyadan da sağ olsun seyirciler çok soruyor. Bunu benim düşünmem önemli değil. Bunu televizyonun düşünmesi lazım. Yani bu sorunun muhatabı ben değilim. Televizyon kanalına gidip sormak lazım. Yani siz niye İbrahim Tatlıses’i, Bülent Ersoy’u, Alişan’ı, Sibel Can’ı düşünüyorsunuz da bu işin en iyisini yapmış adamı niye düşünmüyorsunuz diye. Niye düşünmediklerini merak ederim. Belki beni tehlikeli buluyorlardır” değerlendirmesinde bulundu.

“TWITTER’I KAPATTIM”

Cem Özer, Acun Ilıcalı ile çalışmak istediğini belirterek, “Benim talk show’a bakışımla ancak Acun’un bakışı örtüşebilir gibi geliyor bana. Adam programcı. Bir programın nasıl yapılacağı ve o programda neyin önemli olduğunu iyi bilen biri Acun. Televizyon yöneticisiyle benim bakışımın örtüşmesi gerekiyor. Yani dünya bakışı olarak değil, programcılığa bakış olarak, televizyonculuk olarak. Çünkü televizyonların başında şu anda daha çok finans kökenli insanlar var” ifadelerini kullandı.

Sosyal medyada Instagram ve Facebook’ta kişisel hesabı olduğuna işaret eden Özer, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Twitter’ı kapattım çünkü yani bildiğin çöplük haline geldi. Neyin doğru neyin yanlış olduğuyla uğraşamam ben. Her şeyi teyit edemem. Ama platformları da çok fazla takip etmiyorum. Oğlum bana geldiğinde Amazon Prime’ açtı. Klasik Netflix vardı. Netflix’den de artık sıkıldım. Netflix’te bir şey bulana kadar fenalık geçiriyorsun. Birkaç kere bir şey bakarken hiçbir şeyi seyretmeden üç saat dolaştığımı biliyorum. Televizyon zaten seyretmiyorum. Kitap okuyorum, film seyrediyorum.” (AA)

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ